İçeriğe geç

Ölümcül Kimlikler

olumcul-kimlikler-amin-maalouf-kitap-yorumu
Editör Notu : Reklamlara tıklayarak bize destek olabilirsiniz.

Öncelikle tüm okurlara uzun süren bir aradan sonra selamlarımı iletiyorum. Sizlerle bu yazımda Amin Maalouf‘a ait Ölümcül Kimlikler kitabı hakkındaki düşüncelerimi ve izlenimlerimi subjektif bir perspektifle paylaşmayı düşünüyorum.

İlk belirtmem gereken husus, kitabın yazarın şahsi görüşlerini paylaştığı “kimlik” üzerine sohbet tadında bir eser  olduğu. Böyle olunca yazarın çizeceği bir dünyaya odaklanmaktan ziyade çayınızı alıp, yönünüzü yazara dönerek dinleme edasında bulunabileceğiniz bir akış takip edebilirsiniz.

Kitabı okurken yazarın kimlik, dil, din ve coğrafya konusundaki tecrübelerinin kitabı nasıl şekillendireceğine şahit olacaksınız. Kitabın özellikle ilk yarısı ciddi manada hoşuma giden ve güzel örneklerle desteklenmiş, gerekçeleri belirtilmiş bir kimlik tanımlaması üzerinden ilerliyor. Özellikle bu aşamada dilin kimlik üzerindeki etkisini açıklarken bazı milletlerin çıkmazlarını da açıklıyor.

Kitap bir aforizma üslubunda ilerlemediği için alıntı paylaşmaktan ziyade hoşuma giden bazı bölümleri kendi cümlelerimle aktarmamın yazının çok uzamaması için daha efektif olacağını düşünerek bu şekilde yazarın görüşlerine yer vermeyi yeğliyorum.

Bir Türk`ün 30 yıl boyunca Almanya’da yaşayıp o kimliğe sahip olmamasını da bu resme örnek olarak kullanıyor bir noktada, çünkü kimlik sadece hukuki bir aidiyeti içermiyor. Kimliğe doğuda ve batıda yüklenen anlamları kıyaslıyor taraf tutmadan herkesin yanlışlarını, tavırlarının arkasındaki temelleri kurcalıyor çok defa. Lübnan’la ilgili yaptığı hoş bir tespitini paylaşmak isterim mesela

Ölümcül Kimlikler Kitap Yorumu

İnsanın nereye ait olduğu, kökenleri, ötekilerle ilişkileriyle , güneşte ve gölgede işgal edeceği yeri konusunda sürekli olarak kendi kendini sorgulamaya itildiği bir ülke.

Ölümcül Kimlikler , Amin Maalouf

Önyargılarımızın masum olmadığını, kimlik farklılıkları temelinde yükselen eşitsizliğe kabullenmiş söylemlerle hizmet edildiği yargısında bulunarak herkesi sorumlu davranmaya davet ediyor ve sizi okuyucu konumundan alıp bir anda konunun tarafı yapıyor yazar.

İnsanların kimliklerini tanımlarken en fazla saldırıya uğrayan aidiyetleri ile tanımlamaya eğilimli olduğu gerçeğini önünüze serdiğinde, birden aklınızda farklı coğrafyalarda öne çıkan kimlik tanımlamalarının arkasında bu gerekçenin yatıp yatmadığını sorgularken buluyorsunuz kendinizi.

Kimi zaman bu aidiyetinizi savunacak gücü kendinizde bulamadığınız zaman onu gizlersiniz, bu durumda o, gölgeye sinip ödeşme saatini bekler: Ama ister sahip çıkılsın ister gizlensin, ister fazla açık etmeden veya gürültüyle dile getirilsin, kendinizi özdeşleştirdiğiniz kimliğiniz odur.

Ölümcül Kimlikler , Amin Maalouf
Editör Notu : Reklamlara tıklayarak bize destek olabilirsiniz.

Kabile kavramı etrafında bu alışkanlığın yıkıcı sonuçlarını resmederek kabilecilik anlayışının her ne kadar geçmişte olduğu kadar radikal bir şekliyle gündemde yer almasa bile bugünkü akan kanların ve taşan nefretlerin de arkasında yatan gerekçenin aynı temele dayandığını deklare ediyor tespitleriyle.

İlerleyen noktalarda din kurumunun kimlik kavramına etkisini özellikle tarihi bir kıyasa da başvurarak bilhassa iki büyük din olan İslam ve Hristiyanlık etrafında, bir Hristiyan yazar olmasına karşın, beklediğimden açık yüreklilikle kıyaslara başvuruyor. Sadece dikey bir inceleme yapmıyor ayrıca bugünün yatay bir karşılaştırmasını da yaparak tek katalizörün din olmadığını, aynı dine mensup olduğu halde kimlik tartışmalarının ne denli gün yüzünde olduğunu ortaya koyuyor.

Bu bölümde en çok dikkatimi çeken nokta; dinlerin toplumları şekillendirmesinin yanında toplumların da dini şekillendirmesini gayet açık örnekleriyle tasvir etmesi oldu. Sadece dinlerin de değil bir çok ideoloji için de aynı tespiti yaparak örneğin komünizmin Rusya’ya kattıkları ve Rusya’dan götürdükleri kadar; Rusya’nın da komünizme katkı ve zararlarını ele almanın gerekliliğine değinmesini verebilirim.

Bu noktada batının kendi işine yarayan bir kiliseyi, doğunun da işini görecek bir mabedi yarattığından dem vurmaktadır ki bugün dahi gördüğümüz bu gerçeği inkar edemiyor oluşun sancısını çekiyoruz.

Olumcul Kimlikler

Kitabın son kısımlarında ise yazar seçim sistemleri ve demokrasi üzerine tespitlerde bulunsa da bu kısımda ele aldığı konuları çok yüzeysel bulduğumu ifade etmek isterim. Özellikle dil ve din ile kimlik karşılaştırmasını yaparken takındığı önyargıdan uzak ve akla ilk gelen basite indirgemeci, bir sorun tespitinden ziyade temele ulaşmaya çalışan azmi bu bölümde hissedemedim. Bunda da yazarın din ve dil konusundaki tecrübelerinin, farklı toplumlarla ve kimliklerle yakınlığının etkisi sebebiyle hassasiyetini hissettirebildiğini ifade etmek gerekir.

Kitabı ele alırken ben köşe başlarını ifade ettiğim için bir çok sıkıcı konu üzerinde dolanıyor hissi oluşturmuş olabilirim fakat kitap başta da ifade ettiğim gibi çokça kısa örneklere giriş çıkış yaparak hem konuyu akıcı bir üslupta hem de dağıtmadan vermek istediği tespitlere yer vererek ilerletmiş.

Sonunda ise yazar bu kitabının ve tartıştığı konuların ileriki nesillerde, geçmişte de böyle kavgalar varmış edasıyla dile getirdikleri ve bu kitabının tozlu raflar arasında kalmasını istediği mütevazi bir istekle sonlandırmış.

Türkçe çevirisi 130 sayfa kadar olan bu eseri özellikle kimlik üzerine farkındalık oluşturması açısından tavsiye ederim.

İyi okumalar diliyorum.

Bu Kitabı En Ucuza Nereden Alabilirim? Tıkla!

Bu kitabı arkadaşlarınla paylaş:

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.